Van Gölü, Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu ortaya çıkan tektonik çöküntü alanının önünün kapanmasıyla oluşmuş bir volkanik set gölüdür. 600.000 yaşında olduğu tahmin edilen gölün yüz ölçümü 3.713 km2, ortalama derinliği 171 metre, en derin noktası ise 451 metredir. Arkeolojik sit alanı ilan edilen 4 adet adaya ev sahipliği yapmaktadır. Van Gölü, Türkiye’nin en büyük gölü ve dünyanın en büyük sodalı gölüdür. Tuzlu ve sodalı yapısıyla hem deniz, hem de tatlı su ekosistemlerinden farklıdır. Göl suyu tuzluluk oranı %0,19, pH’sı ise 9.8’dir. Bu bilgiler önemli çünkü bir canavar efsanesini inceleyeceğiz, yani bu gölde yaşadığı iddia edilen büyük bir canlıyı. Peki bu bilgiler ışığında Van Gölü’nde böyle bir canlı yaşayabilir mi?
Göl Ekosistemi
Gölün tuzlu-sodalı suları, biyolojik çeşitliliği sınırlamaktadır. Gölde bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve iki tür balık yaşamaktadır. Bunlar; inci kefalı (Chalcalburnus tarichi) ve 2018 yılında İl Jandarma Komutanlığı Su Altı Timinin, Van Gölü’ndeki dalış eğitimi sırasında 13 metre yükseklikteki bir mikrobiyalitin içerisinde yaşadığını tespit ettiği, siyah benekli sarı bir balıktır. Bu yeni balık türü ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Ayrıca son yıllarda gölün doğal ekosistemini tehdit eden ve birileri tarafından göle bırakıldığı düşünülen istilacı türler, zebra midyeleri ve tatlı su ıstakozu görülmüştür. Peki tüm bunların ötesinde gölde yaşadığı iddia edilen, binlerce görgü tanığı ve çeşitli görüntüleri olan bir canlı yani Van Gölü canavarı olabilir mi?
Canavarın Hikayesi
Van Gölü Canavarı, Van Gölü”nde yaşadığı ileri sürülen efsanevi bir yaratıktır. 1993 yılına dek kaynaklarda adından hiç söz edilmediği düşünülüyordu ancak yapılan araştırmalar sonucu ilk canavar vakasının Osmanlı döneminde 1889 yılında yaşandığı ortaya çıkmıştır. İstanbul’da yayın yapan dönemin Saadet gazetesi 28 Şaban 1306 (29 Nisan 1889) tarihli 1323’nolu nüshasında, canavarın Van Gölü’nde abdest almak isteyen bir kişiyi kapıp göle sürüklediği haberi yer alıyor. O yıllardan sonra uzun bir sürü adından söz edilmeyen canavar 90’lı yıllarda ülke gündemini epey meşgul etmiştir. Bir biri ardına ortaya çıkan görgü tanıkları ve çeşitli görüntüler önce Türkiye gündemine ardından dünya gündemine düşmüştür. Çeşitli belgesellere de konu olan Van Gölü canavarı sonunda yetkili mercilerinde dikkatini çekmiş ve TBMM bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulmuştur. Ancak araştırmalar bir sonuca ulaşamamıştır. Efsanevi Van Gölü canavarına, 1995 yılında canavarı gördüm diye açıklama yapan dönemin Van vali yardımcısı Bayezit Bestami Alkan’a ithafen Bestami adı verilmiştir. Bestami kimine göre yılanımsı bir ejderha, kimine göre bir su dinozoru. Söylemlerin ortak noktaları dikkate alındığında canavarın tarih öncesi türlerden olan Plesiosaurus, Mosazor ya da Ichthyosaurus benzeri bir varlık olduğu fikri ortaya çıkıyor. Peki Van Gölü’nün ekosistemi böyle bir canlının yaşamasına olanak sağlar mı?
İlk olarak iddia edilen büyüklükte bir canlının bu gölde nasıl beslenebileceği sorusunu sormamız gerekiyor. Gölde yaşayabilecek herhangi bir canlının beslenebileceği yukarıda da saydığımız sınırlı kaynaklar var; fitoplanktonlar, zooplanktonlar ve iki tür balık. Hangisiyle beslenirse beslensin bu canlıların göç yolları bilindiğinden canavarında bu rotalarda olması ve sürekli görünmesi gerekirdi. Ayrıca gölün ekosistemi bu büyüklükte bir canlıyı besleyebilecek çeşitliliğe sahip değil. Diğer bir konu bu kadar uzun yıllar aynı canlıyı görmüş olma ihtimalimiz düşük. Bu nedenle canavarın ürüyor olması, bununda ötesinde üreyebilecek bir kolonisi olması, yani birçok canavar olması gerekiyor. Bu durumda da ömrünü tamamlayanların ölmesi gerekir tabi. Peki ölüler nerede? Ölü canavarlar neden kıyıya vurmuyor mesela? Hadi diyelim ki 500 yıldan fazla yaşadığı tespit edilen Grönland köpek balığı gibi bir canlıyla karşı karşıyayız. Yine bir besin zinciri sorunuyla ve bu canlının kökeniyle ilgili sorunlarla karşı karşıyayız.
Tarihte Canavar Efsaneleri
Aslında Van Gölü’nda yaşadığı düşünülen bir canavar efsanesine 1889 yılındaki gazeteden de önce Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde rastlıyoruz. Seyehatname’de 17. yüzyılda yaşadığı düşünülen Evliya Çelebi’den de önce Van Gölü civarında yaşayan, İslam mitolojisiyle harmanlanmış bir ejder efsanesinden bahsediliyor. Dolayısıyla, Van Gölü Canavarı’nın da bu hikayeye dayanarak, mitolojik bir yaratık olduğu söylenebilir. Hatta Van Gölü’nde bulunan Akdamar Adası’ndaki ermeni kilisesinin duvarlarında Van Gölü canavarına ait olduğu söylenen işlemeler bulunmaktadır. Ancak bu işlemeler, az önce bahsettiğimiz dini mitolojiler gibi dini anlatılarda da karşımıza çıkan, kökü Asur mitolojisine dayanan, Kur’an, Tevrat ve İncil’de de geçen Yunus peygamberin hikayesine aittir.
Sonuç olarak Van Gölü canavarı efsanesinin geçmişten günümüze sözlü anlatılarla yeniden üretildiğini söyleyebiliriz. Evrene ve canlı yaşama dair bilgilerimizin kısıtlı olduğu bir gerçek. Ancak elimizdeki bu kısıtlı bilgiyle böyle bir canlının var olmadığını söylemek çokta yanlış gelmiyor. Zira neye benzediğini bile tam olarak tutarlı bir şekilde tarif edebilen yok. Buna ek olarak Van Gölü’nün fiziksel imkansızlıkları, böyle bir canlı için yetersiz ekosistemi de ayrı bir konu. Tüm bu bilgileri göz önüne aldığımızda Van Gölü canavarının bir efsane olarak kalacağını söylemek mümkün.